Deizm nedir? İnsnalar neden deist olur? İnanç değiştirmek kötü bir şey midir? Acaba deist olmanın temelinde neler yatıyor? Hiç düşünmedikjlerimiz ve eleştirmediklerimiz
Diezm nedir? İnsan neden deist olur? İnanç değişmez ya da geliştirilemez her zaman sabit mi kalır? Belki de en büyük sorun olarak görünen durumlardan biridir inanç değişikliği. İnsanların inançlarını değiştirmeleri ya da dini bir inanç kurallarını kişisel yaşamlarında uygulamak istememeleri gayet kabul edilesi bir durumdur. Aşağıda insanlığın yavaş yavaş neden inancı, dini yaşamlarının odak noktası olmaktan çıkardıklarından bahsedeceğim. Bu yazı tamamen kişisel düşünceler, akıl yürütmeler içerir. Bir nevi yazarının yaşam felsefesidir. Her insanın bir yaşam felsefesi, düşüncesi olmalı. Zaten yaşamın gerçekliğini yaratan da zihnimizdir.
Deizm Nedir? İnsan Neden Deist Olur?
Daha fazla bilim, yaşam, mitoloji, gizem ve benzeri içerik için site menüsüne bakabilirsiniz. Yukarıdaki hızlı düğmeler ile popüler kategorilere ulaşabilirsiniz. Yazar olmak isterseniz kırmızı düğmeye dokunun.
Deizm Nedir?
Deizm TDK sözlüğünde “Tanrı’yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, evreni bir Tanrı’nın yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi reddeden görüş. olarak” şeklinde tanımlanır. Zaten insanların deist olmasındaki ya da dini yaşamı reddetmelerindeki en büyük sebep de dinin din adamlarınca yapılan yorumu ve aşırılıklar yüzündendir. Katı bir din anlayışı bütün dinlerde insanları kendinden uzaklaştırıyor, bu kesin.
Adalet Üzerinden Dinin Sorgulanması
Adaletsizlik dinden kaçışa neden olan en büyük insanlık suçudur.
Eşitsizliği ya da zengin-fakir ayrımından canınız yanıp bir bilen inançlı uzman bilgeye sorduğunuzda bize vereceği cevap sabır ile beklemektir. Allah’ın kimini zenginlikle kimini fakirlikle imtihan ettiğidir. Oysa harcayamayacak kadar paraları olanlar binlerce insana yetecek parayı tek başlarına harcayanlar ya da televizyonda şov gibi dini yayın yapan uzmanlar bilgeler 100 binlerce Lirayı götürürken adaletsizliğin sebebi imtihan olarak gösterirler. Oysa adaletsiz olan bizzat insandır. Doymak bilmeyen iştihamızdır. Adaletsizliğe hiç bir çözüm üretemedik.
Yine diğer din mensupları cehennemlik olarak görülür. Fakat insan dinini seçemez. Yaşadığı kültür, doğduğu ülke, ailesi gibi etkenler vardır. Hatta genetik özellikler bile bunu etkiler. Şimdi Müslüman biri doğuştan avantajlı mı? Adalet anlayışı burada da çöktü…
Sabır ve şükür; aza kanaat gibi tavsiyeleri verenler genellikle lüks içinde yaşayıp her türlü israfı yaparlar. Yaşamları bir elleri balda bir elleri yağda geçer… Sonra “insan neden deist olur, deizm arttı” derler.
Ahlak: Deistler Ahlaksız mıdır?
Ahlakı sadece cinselliğe indirgemek…
Ahlak tamamen insanın yetişme tarzına, düşünce gelişimine bağlıdır. Hatta bazen doğuştan gelir. Bununla ilgili özellikle bebeklerde yüzlerce deney ve çalışma var. İnanç ya da inançsızlık insanı ahlaklı yapmaz. Ahlak gelişimi çok farklı ve bağımsızdır. İnançlı bir insan yaptığı katakulliyi çok iyi bir şekilde inancına uygun hale getirebilir. Çok inançlı olup da hak yiyen yok mu? Çok inançlı olup da binlerce insana yetecek parayı tek başına harcayan ya da bir yerde tutan yok mu? Çok inançlı olup da yalan söyleyen yok mu? Bu soruların cevabı tabii ki evet var olacaktır. Ateist olup da ya da deist olup da çok dürüst olan yok mu? tabii ki var. İnançlı olup da çok dürüst olan, güzel yaşayan, yardım sever olan; yaşamı evreni anlamaya çalışan yok mu? tabii ki var…
İnançlı ya da teist olmak ahlaklı olmak anlamını taşımaz. Önemli olan inançlar değil insandır. İnsanın nasıl yetiştirdiğidir. Yaşamdan anladığıdır. Hayal gücüdür… Ateisti de Deisti de Teisti (bir dine inanan) de kendini yetiştirip, yaşamı anlamlandırdığı kadar, zihinsel uyanışı kadar ahlaki sorumluluk taşır. Yani inanç savaşları ya da tartışmalarına ne gerek var ki? Yaşam, kocaman dünya… Neyimize yetmiyor? Neyi ispatlamaya çalışıyoruz. Güzellik insanın kendindedir. Karşımızdaki İnsan olsun, içi-dışı bir olsun; bir diğerini lanetlemesin, bir diğerinin yaşamına tecavüz etmesin; bir diğerini aşağılayıp kendini üstün görmesin o zaman ateist de olsa deist de olsa bir dine inansa da fark etmez o insan “İNSAN”dır…
Ahlak Sadece Seks ya da cinsellik olarak algılanır
Bir de ahlak denildiği zaman akla hemen seks ya da cinsellik gelir. Özellikle inançlı kişiler bunu böyle algılamakla hata ederler. Ahlak cinsellik değildir. Birinin âşık olması, sevgilisi ile öpüşmesi, el ele tutuşması ahlaksızlık değildir. Bu yaşamın insanlığın gereğidir. Bu katı kurallar bizim oluşturduğumuz ve kurallaştırdığımız düşüncelerden ibarettir. Ahlak; iyi niyeti olmak, başkasını aşağılamamaktır. Barış içinde yaşamayı öğütlemektir. Ahlak; ticarette dürüstlüktür, kimsenin malına, canına göz dikmemektir. Ahlak, bir diğerine yaşama hakkı tanımaktır. Ahlak, insanı, doğayı, hayvanları kısacası her şeyi sevmektir. Bunları yapan biri sevgilisi ile öpüşse “ahlaksız” olarak damgalanır. Bunun tam tersini de artık sen düşün…
Ahlaksız olan ne dindarlardır, ne ateistlerdir, ne de destler, ne de agnostikler… Ahlaksız olan yine bütün inançlardan bağımsız olarak düşüncelerini eğitmemiş, zihinsel gelişimini tamamlamamış insanlardır. Ben çok ahlaklı insancıl ateistler de tanıdır. Çok ahlaksız, insanlardan tiksinen, kul hakkı yiyen süper dindarlar da tanıdım. Ahlak dinden ya da inançtan ayrı gelişir. (deizm olsun ya da başka din dışı inançlar olsun ahlakın kaynağı kesinlikle din değildir?
Yine kanunlar ya da adalet her şeyden önemlidir ki kimse bir diğerini sorgusuz sualsiz yargılama hakkına da sahip değildir. İnançlı olmakla insanları yargılama ve hüküm verme hakkına da sahip değiliz. Sorun kimde? Aslında suç ne dinde, ne de deizm de, ateizm de… Suç insanın karanlık tarafında
Ayrımlar, dışlamalar insanı bir bütün olarak kabul etmemek
Din insana cinsel ayrım yapın deniyor. Din insana bir diğerini ezin demiyor, başkasının yaşamına müdahale edin de demiyor. Artımları çıkaran yine biz insanlar Yani inanç insanı daha iyi bir insan yapmaz. Kendini tanıyan ve yaşamı tanıyan; yaşamın inceliklerini görebilen yani bakış açısını uzay-zaman boyutunun ötesine taşıyan insanlar gerçekten iyidir ve yaşamı anlayabilir.
Suç insanın kendini eğitmemesinde. Suç: yaşama ve evrene tabii ki bir diğerine olan bakış açımızdaki çarpıklıkta… İçimizdeki sevgisizlik ve didişme isteğinde gizli… Tabii ki egoistlik de var. İnsanlar binlerce yıldır hep inanç savaşları içinde şehirleri yakıp yıkmış, katliamlar çıkartmış… Bunları inanç ya da din adına yapmış. Fakat burada inanç ya da dinin hiç bir suçu yoktur. Dini yorumlayanlar ya da kendini bu konuda uzman sananlar insanları artık tatmin edecek cevaplar ya da çareler üretemiyorlar. Kitabı açıp kendimiz okumalıyız. Kimsenin yorumuna da aklına da ihtiyacımız olmadan…(deizm ve insanların bu inancı neden seçtiğini anlamak çok kolay, çünkü yaşam daha basit)
İnanç Çatışmaları ve İnsan
İnsanlık tarih boyunca hep inanç çatışmaları yapmış. Hatta inanlar kendi içinde bile çatışır… Oysa inanmak insana huzur vermeli. Bilim neden gelişmedi? Binerce yıllık tarih boyunca bilimsel atılımlar neden yapılmadı? DNA neden 70-80 yıl önce değil de 500 yıl önce araştırılıp bulunmadı? Kuantum fiziği ya da evren bilim şu anki konumuna neden 800 yıl önce gelemedi? İşte insanın yaşamı, evreni anlamasındaki en temel engel de din savaşlarıydı. Tabii ki her şeyi gereksiz görmek ve düşünmeyi tehlikeli görmek anlayışıydı. Şu anda bile NASA’nın evreni anlama çalışmaları için “Ne gereği var hepsini Allah yaptı” diyenler var. Düşünün tıp şu anki seviyesine bundan 900 yıl önce gelseydi şu anda insan belki de vücudun işleyişini çok daha iyi bilecekti… Belki de atoma çoktan hükmetmişti insan. Belki de yıldızlara müdahale edecek, gezegenleri yerinden oynatacak teknolojilerimiz olacaktı. Yıldızların enerjisini kullanabilecektik. Oysa inanç savaşları ya da her şeyi inançla açıklama gerekliliği bizi evreni anlamaktan alıkoydu… (yani suç deizm ya da dinin değil asıl sorumlu biz insanlarda)
İlerlemeyi sevmemek: İnsan neden mi deist olur?
İnsanlar binlerce yıl önce doğadan korkardı. Özellikle uzun kış günleri çok ürkütücüydü. Karanlık, soğuk, fırtına… İnsanlar mevsim kışa girerken ayinler yapardı. Kıştan çıkarken (yılbaşı) mevsim döngüsünü ve uzun gündüzlerin ve sıcak günlerin geleceğini neşeyle kutlarlardı. Doğanın gücü her şeyin üstündeydi. Doğa, her şeye hakim ve anlaşılmaz ve alışmazdı… Kimse uzun kış günlerinde fırtınaların önünde duramazdı ve bu güce karşı en iyisi pes etmekti… İnsan şu anda karanlığı delen aydınlatmalar yaptı. Elektron akışından faydalanarak aydınlatma sistemlerimiz ile artık karanlık ürkütücü değil. Kışları ve uzun soğuk geceler artık sıcak ve tehlikesiz. Yine bir gün insan evrene de hükmedecek. Yıldızlara hatta galaksilere bile hükmedecek… Ve bir gün ölüme de meydan okuyacak… Oysa “her şeyi Allah yarattı düşünme boş ver, ne gereği var, her şeyin sahibi Allah” gibi sözler yine Allah’ın var ettiğini anlamak istememekten başka bir şey değil.
Aslında yaşamda da her şey böyledir. Her insanın inancı, yaşam görüşü farklıdır. Ve insanın kendini bağlar. Bir diğerine üstün olmaya çalışmak ve bunu inanç adına yapmak inanca hakarettir. İnsan inanmazsa o insanın kötü olduğu anlamına ahlaksız, çirkin olduğu anlamına gelmez. Bu aynen zencilerin köle olduğunu; kadınların erkeklerin hizmetçisi olduğunu iddia etmeye benzer.
İşin sırrı acaba ne? Kaçırdığımız en basit yer…
Yaşama ve bir diğerine zarar vermeyen kalbinde hiç bir art niyet bulunmayan her insan gerçek insandır… Bütün ayrımlar insanın kötü benliğinin bir ürünüdür… Yaşam herkes için eşittir… Her inanç özünde iyidir. Kötü olan insanın kendini eğitememesidir. Yaşam algımızdaki, evren algımızdaki çarpıklıklar bizi bir diğerine düşman yapar. Beynimizin de gözü vardır. Ruhumuzun da gözü vardır… Dünya gözü ile değil akıl gözü ile bilimin gözü ile dünyaya bakmalıyız… Deizm ve inanç konuları hâlâ tartışılması eleştirilmesi yasak konulardan. BU kadar yeterli diye düşünüyorum.
Yorumlar